Harvard’ta Alakasız Bir Bölüm Okuyacağıma Çaycı Olurum!!!

 

basariDijital Video Teknikleri dersi final projesini bitirmek için dört hafta süresi olmasına rağmen, son üç güne kadar kılını bile kıpırdartmıyor! Sıkışınca da, evinin mutfak masasını film stüdyosu haline getiriyor. On liralık bir bütçeyle gazete baskıları, set fotoğrafları, buz, ip, cam fanus ve su kullanarak, henüz vizyona girmemiş bir film için konsept açılış jenereği hazırlıyor. İki günde çekiyor, bir günde montaj yapıyor ve son dakikada ödevi bitirip, hocasına teslim ediyor.
Adı Doğan Can Gündoğdu. Bahçeşehir Üniversitesi, İletişim Tasarımı Bölümü üçüncü sınıf öğrencisi. Yaşı 20.
Projesi için, küçüklüğünden beri çizgi romanlarda okuduğu Batman karakteriyle kendini özdeşleştirdiği bir film seçiyor. 27 Temmuz 2012’de gösterime girecek, Christopher Nolan’nın yönettiği, Batman serisinin üçüncü filmi: The Dark Knight Rises (Kara Şövalye Yükseliyor). Henüz vizyona girmemiş ve merakla beklenen bir filmi seçmesi onun kişisel hedeflerine de çok uygun. Çünkü o en başından beri yapacağı işin internette yayılmasını hayal edip, bu hayalle de kendini motive ediyor.
Doğan Can hazırladığı jeneriği Vimeo‘ya koyup, Twitter üzerinden paylaşıyor ve ayrıca daMovieWeb sitesine mail atıyor. Jenerik ertesi gün sitede konu edilince, çok sayıda yabancı kaynaklı sinema ve tasarım sitesi de haber yapmakta gecikmiyor. Ve video ilk iki günde 100 bin kişi tarafından izleniyor.
Çok geçmeden, Hollywood’un Oscar ödüllü yapımcısı ve aynı zamanda ‘The Dark Knight Rises’ filminin de görsel efekt süpervizörü Paul Franklin, gördüğü iş için “Etkileyici ve harikulade” yazarak Twitter üzerinden paylaşıyor. Bunun üzerine Doğan Can, Paul’e “İleride şirketinizde çalışmak en büyük hayalim” diye yazınca, ondan gelen cevap şu oluyor: “Biz her zaman yetenekli insanlara açığız. Bu çok hoş bir haber, zaman kaybetmeden başvur.”
Hemen sonrasında farklı bir Hollywood film yapımcısı Doğan Can’a 2013 yılında çıkacak yeni filmleri için fragman ve jeneriğimizi sen yap diyor. Gizlilik sözleşmesinin ardından filmin senaryosunu gönderiyorlar. Şimdi onun elinde okuldaki bir dersinin finali için değil de, Hollywood için hazırlayacağı bir jenerik projesi var.
‘Kara Şövalye Yükseliyor’ için hazırladığı bu konsept jeneriği bir ayda 500 binden fazla izleniyor. Video yurtdışında yayıldıktan iki hafta sonra Türkiye’de de duyulmaya başlıyor ve yerli yapım şirketleri de Doğan Can’la iletişime geçmeye başlıyor. Bugüne kadar dünyanın farklı şehirlerinden gelen tekliflerin sayısı yirmiyi geçmiş durumda.
Doğan Can’la konuştuğumda, yaşadığı gelişmeler için ”Hollywood, ilk hedeflerimden biriydi. Böyle bir başlangıç yapmak iyi oldu. Zaten en büyük hayalim de oraya gitmekti. Anladım ki, hayallerin gerçekleşmesi zor değilmiş. Ailem de bu habere çok sevindi. Zaten onlar beni küçüklüğümden beri bu yönde çok teşvik etti” dedi. O bundan sonra bir yere bağlı çalışmak yerine bağımsız kalıp, kısa filmler çekecek ve senaryo yazmaya devam edecek. Sonrasında ise dünya çapında bir yönetmen olmak istiyor. Bu arada unutmadan, final projesinde hocasından aldığı not da A olmuş!
Yakın arkadaşların ne diyor, seni kızdırıyorlar mı diye sorduğumda ise, geçen gün başından geçen bir şeyi anlattı. Sınıfta kızın biri “Sen ünlü oldun ya, artık tanımazsın bizi” deyince, Doğan Can’ın söylediğine yıkılıyor tüm sınıf: “Biz senle zaten tanışmıyoruz ki!”
Şaka bir yana, bu yazıyı yazarken çok şey geçti aklımdan. Memnun olmadığı halde elindekine razı olan, sürekli şikayet edip mazaret üreten ve uyandığı her günün, bir öncekinden farkı olmayan tanıdıklarım geldi gözümün önüne…
Günün sonunda okul sadece bir araç. İnternet ve sosyal medya da öyle. Tüm bunları kendi hayallerimiz için nasıl kullandığımız ise sadece bizim elimizde. Örneğin, okulda veya iş yerinde bir projeyi küfrederek veya baştan sağma yapmak yerine, bunu bir fırsat olarak görebilmek öyle çok da büyük bir beceri gerektirmiyor. İnsanın ilgi duyduğu bir bölümde okuması veya sevdiği bir işte çalışması da bu yüzden önemli. Yoksa elde kalan, tek başına bir diploma parçası veya koyun haline getirilmiş zihinlerimiz oluyor. Kayıp yıllar ve öylesine yaşanmış hayatlar…
Şahsen ben… Heyecan duyduğum alanda bir ustanın yanında çaycı olmayı, Harvard’ta alakasız bir bölümde okumaya tercih ederim. Yok işte bu hayatın bir tekrarı!


0 yorum

Bir yanıt yazın

Avatar placeholder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.