Algılama, keyif alma ve öncelikler üzerine yapılan bir sosyal deney

KemanAlgılama, keyif alma ve öncelikler üzerine yapılan bir sosyal deney

Metrodaki kemancı…

Soğuk bir Ocak sabahı, bir adam Washington DC’de bir metro istasyonunda, kemanla 45 dakika boyunca altı Bach eseri çalar. Bu süre içinde, çoğu işe yetişme telaşındaki yaklaşık bin kişi kemancının önünden geçip, gider.

Kemancı çalmaya başladıktan ancak üç dakika kadar sonra, ilk kez orta yaşlı bir adam kemancıyı fark edip, yavaşlar ve birkaç saniye sonra da gitmek zorunda olduğu yere yetişmek üzere yine hızla yoluna devam eder.
(daha&helliip;)

Bozuk Simit Paraları ile Cenneti Satın Almak

“Bozuk Simit Paraları ile Cenneti Satın Almak” isimli muhteşem bir hikaye

Biz bu çocuktan daha mı fakiriz?

Bozuk Simit paraları ile cenneti satın almak!
Günün son dersinin sonuna gelinmişti. Öğrenciler çıkmak için sabırsızlanıyordu. Defter ve kitaplarını çantalarına koydular. Zil çalar çalmaz, dışarı çıkmak için hazırdılar. Yalnız, Ali hazırlanmamıştı. Gecikmek için de elinden geleni yapıyordu. Nihayet zil çaldı.

Öğrenciler bir anda kapıya yöneldi. Ali, yerinden kalkmadı. Ağır ağır eşyasını topladı. Bir yandan göz ucuyla öğretmenine bakıyor, bir yandan da arkadaşlarının gitmesini bekliyordu.

Öğretmeni, onun bu halini fark etti:
– Hayrola Ali, dedi.
– Eve gitmeyecek misin?

Ali, son arkadaşının da çıktığını görünce cevap verdi:
(daha&helliip;)

O eski günler, hatıralar

O eski günler, hatıralar

Benim çocukluğumda annelerimiz çalışmazdı. Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım.
Hatta babanım bile anahtarı yoktu. Annem evimizin bir parçası gibiydi, hep evdeydi. Heryere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek bir yer yoktu ki.

En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı. Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani. Cafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık. Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya, zıplaya yürüyerek gelirdik. Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi. Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık.
Annelerimiz bu durumu bildiklerinden kardeşlerimizle bizlere ekmek arası bir şeyler hazırlar gönderirdi.
Mahallemizdeki teyzeler annemiz gibiydi. Susayınca girer evlerine su içerdik. Ya da pencereden bir sürahi bir bardak uzatır, hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik. (daha&helliip;)

Sütten çıkmış ak kaşık!

Sütten çıkmış ak kaşık!

Hep biz haklı, hep biz masumuzdur!

Tüm dünya aleyhimize anlaşmış, üstümüze üstümüze geliyordur hep..

Ayağımıza taş dokunsa, elimize diken batsa, suçlu gayrımızdır!

Sınavdan başarısız mı olduk? Sorular zordu!

Sınıfı mı geçemedin? Ya da kötü not mu aldın? Kabahat hocanındır!

Bir tartışma, kavga mı var? Suçlu hep karşı taraftır!

(daha&helliip;)

Doğumdan sonra hayat var mı?

Doğumdan sonra hayat var mı?Doğumdan sonra hayat var mı? isimli etkileyici bir hikaye

Anne rahmine düşen ikiz kardeşler önceleri her şeyden habersizdi. Haftalar birbirini izledikçe onlar da geliştiler. Elleri, ayakları, iç organları oluşmaya başladı. Bu arada, etraflarında olup biteni fark etmeye başladılar. Bulundukları rahat, güvenli yeri tanıdıkça mutlulukları arttı. Birbirlerine hep aynı şeyi söylüyorlardı:

“Anne rahmine düşmemiz, burada yaşamamız ne harika değil mi? Hayat ne güzel şey be kardeşim!” (daha&helliip;)

Okurken çok etkilendiğim ve de kendime dersler çıkardığım güzel, kısa hikayeler

sosyal deney

Okurken çok etkilendiğim ve de kendime dersler çıkardığım güzel hikayeler
Birinci ve de en önemli ders. İlgimizi ve dikkatimizi hak edenler

Okuldaki ikinci ayımda, hocamız test sorularını dağıttı. Ben okulun en iyi öğrencilerinden biriydim. Son soruya kadar soluk almadan geldim ve orada çakıldım kaldım. Son soru şöyleydi:
“Her gün okulu temizleyen hademe kadının ilk adi nedir?..”  (daha&helliip;)

Öğretmen Bazen Anne Bazende Bir Babadır

“Öğretmen Bazen Anne Bazende Bir Babadır” isimli duygu yüklü bir hikaye

Okulun ilk gününde 5 nci sınıfın önünde dururken, öğretmen çocuklara bir yalan söyledi. Çoğu öğretmen gibi, örgencilerine baktı ve hepsini ayni derecede sevdiğini söyledi. Ancak, bu imkansız idi, çünkü ön sırada, oturduğu yerde bir yana kaykılmış, ismi Teddy Stoddard olan küçük bir oğlan vardı. Bayan Thompson bir yıl önce Teddy’yi izlemişti ve diğer çocuklarla iyi oynamadığını, elbiselerinin kirli olduğunu ve sürekli olarak kirli dolaştığını gözlemişti. İlave olarak, Teddy tatsız olabiliyordu. Bu öyle bir noktaya geldi ki, bayan Thompson onun kağıtlarını büyük kırmızı bir kalemle işaretlemekten, kalın çarpılar (X) yapmaktan ve kağıdının üstüne büyük ”F” (en düşük derece) koymaktan zevk alır oldu. Bayan Thompson’un okulunda, her çocuğun geçmiş kayıtlarını incelemesi gerekiyordu ve Teddy’nin kayıtlarını en sona bıraktı. Ancak, onun    hayatini gözden geçirdiğinde, bir sürpriz ile karsilasti. (daha&helliip;)

Kınalı Ali Hikayesi

Çanakkale Hikayelerinden Kınalı Ali Hikayesi

Üst teğmen Faruk cepheye yeni gelen askerleri kontrol ediyor bir taraftan da onlarla laflıyordu nerelisin gibi sorular soruyordu. Bir ara saçının ortası sararmış bir çocuk gördü.

“Adın ne senin evladım?…”
“Ali…”
“Nerelisin?…”
“Tokat Zilede’nim…”
“Peki evladım bu kafanın hali ne?…”
“Anam cepheye gelirken kına yaktı komutanım…”
“Neden?…”
“Bilmiyorum komutanım…”
“Peki gidebilirsin Kınalı Ali…” (daha&helliip;)

Bir Saatin Bedeli

Her ebeveynin ama en çok da babaların okuması gereken etkileyici bir hikaye “Bir Saatin Bedeli”;

Ahmet yorgun argın eve gelmiş adeta kendini koltuğa zor atmıştı. Bir kaç dakika soluklandıktan sonra yanı başında duran Ömer’e baktı küçük çocuk babacım odama gelir misin sana bir şey göstereceğim şimdi olmaz Ömerciğim çok yorgunum bak her tarafım ağrıyor sen git oyna ben bir ara bakarım ama baba !!!

Hadi dedim Ömer biraz rahat dur.

Ömer umudunu kesip odasının yolunu tuttu. Aradan bir kaç saat geçmişti sesi soluğu çıkmıyordu haylazın. Ahmet kalktı odanın aralık duran kapısından baktı, Ömer yatağında kumbarasına sarılmış uyuyordu. İçeri girip ellerinin arasındaki kumbarayı aldı, etajerin üzerine bıraktı ve yavaşça üstünü örttü. Odadan dışarıya çıkarken biraz pişmanlık birazda şefkatle oğlunun yüzüne bir kere daha baktı. (daha&helliip;)

Gözlerin Manası…

Etkileyici bir hikaye, Gözlerin manası;

Genç adam iyi bir terziymiş. Bir dikiş makinesi ve küçücük bir dükkanı varmış. Sabahlara kadar uğraşıp didinir ama pek az para kazanırmış. Çok soğuk bir kış gecesi dükkanı kapatırken elektrik sobasını açık unutmuş ve çıkan yangın onun felaketi olmuş. Artık ne bir işi varmış ne de parası.

Günler boyu iş aramış ama bulamamış… Yük taşımış, bulaşıkçılık yapmış, yine de evinin kirasını ödeyecek kadar para kazanamamış. Sonunda ev sahibinin de sabrı taşınca, küçük bir bavula sığan eşyalarıyla sokakta bulmuş kendini… (daha&helliip;)