Tayyi mekan nedir? Nasıl yapılır?

tmekanTayyı mekan bir mekandan bir mekana fizik ötesi yolculuktur. Günümüz bilimsel çevreleri bunu açıklayamadıkları, kendileri yapamadıkları ve yapanı görmedikleri için bunu kabul etmemektedir. Ancak Peygamber Efendimizin Miraç olayı bir tayyı mekandır.

İki çeşit tayyı mekan vardır. Bir tanesi şeytani, diğeri Rabbani. Şeytani olanlar şeytanın yardımı ile Rabbani olanlar, Allah’ın (C.C) yardımı ile tayyı mekan yaparlar. Şeytanın yardımı ile yapılan tayyı mekanda karanlık içerisinden karanlıklara doğru yolculuk yapılır. Acı verdiği söylenir. Rabbani olanda ise nurun içinden geçerek istenilen yere doğru yolculuk yapılır.

Rabbani tayyı mekanlar ise üçe ayrılır:

1-Nefs tayyı mekanı (Nefsimizin rüyadaki yolculuğu buna örnektir)

2-Ruh tayyı mekanı(Büyük evliyaların, mürşitlerin istedikleri mekana gitmeleri ve silüet olarak görünmeleri)

3-Fizik vücut tayyı mekanı olarak üçe ayrılır.(Molla Gürani’nin tayyı mekanı buna örnektir)

Tayyı mekanı anlayabilmek için fizik vücut, ruh ve nefs hakkında biraz bilgi vermek istiyorum.

Aslında bizim fizik vücudumuz olarak gördüğümüz bedenimiz, 1-Fizik vücudumuz (Bu alemdedir) 2-Ruhumuz (Meleklerin de yaşadığı Emr alemindedir) 3- Nefsimiz (Berzah Alemindedir) Üç vücut ta iç içe geçmiş halde olarak fakat farklı alemlerde olarak kabul edilebilir.

Rabbani tayyı mekanın en kolayı ve herkesin yapabildiği nefs tayyı mekanını herkes, her gece yapar ama farkında değildir ve yaşadıklarını çoğu zaman hatırlamaz. (Işık hızı geçilirken genellikle yaşananlar unutulur. Bu arada düşünce hızı sonsuz hıza yakındır, ışık hızının çok üstündedir. Işık hızı laboratuvar ortamlarda geçilmiştir.)

Nefsimiz, bizim fizik vücudumuzun Berzah alemindeki halidir. O da Berzah aleminde bizim fizik vücudumuz gibi davranır. Ama bu Dünya’da görünmez. Biz rüyamızda kendimizi gördüğümüzde aslında nefsimizin vücudunu görürüz. Bu Dünya’da kendimizi gördüğümüzde fizik vücudumuzu görürüz ama iç içe geçmiş olan 3 alemde aslında 3 tane bedenimiz vardır.

Bedenimizi oluşturan hücrelerdeki mitokondrilerin oluşturduğu elektriksel mıknatıslanma nedeniyle bedenimize bağlı olarak nefsimiz (Kordon ile bedenimize bağlıdır, öldükten belli bir süre sonra kopar) ve ruhumuz (Ruhumuz bedenimize herhangi bir kordonla bağlı değildir) fizik bedenimiz ile iç içe dururlar. (Ruhunu ölmeden Allah’a ulaştıranların ruhları yerine mürşitlerinin ruhları başlarının üzerinde durur.) Herhangi bir günah işlemeden önce ruhumuz bedenimizden uzaklaşır. (Yani bazı kişilerin dediği gibi ruh bedenden ayrılınca vücut ölmez. ) Ruh her zaman bize Allah’ın emirlerini yapmamız yönünde aklımıza (Akıl ise yokluktadır, yani 3 alemde de olabilir) telkinde bulunurken, nefsimiz ise şeytanın vesveselerine yenik düşebilir. Nefsini teskiye edenler ise nefslerini ruh hüviyetine döndürdüklerinde, sonsuz mutluluğun sahibi olur, her türlü tayyı mekanı yapabilirler.

Bu işin fiziksel açıklaması ise şöyledir:

Her maddeyi oluşturan atomlardaki elektronlarının mekan olarak aynı yerinde ama karşıt aleminde(Berzah) bir karşıt elektronları vardır. Devir yönü ters olup, mevcut elektronun yarısı hızında ve yarısı zıt ağırlığındadır. Eskiden elektronlara dalgaların eşlik ettiği varsayılırken, bugün karşıt elektronun varlığı konuşulur hale gelmiştir. Artık negatif ağırlıklardan bahsedilmektedir. (0 ağırlıkta olan gama fotonunun kurşun levhaya çaptırıldığında ortaya çıkan pozitif ağırlıktaki elektron buna örnektir. +A ağırlığında bir elektron tartılabiliyorsa, 0 ağırlıkta bir gama fotonunun -A ağırlığında bir karşıt elektronu olmalı, yani A+(-A)=0

Fizik vücudumuzun aynı şeklinde, zıt ve yarı ağırlığında ve elektron devir sayısı yarı hızında olan vücudumuz ise biraz önce bahsettiğim Berzah aleminin varlığı olan nefsimizin bedenidir. Nefsimiz fizik vücudumuz uykuya daldığında, bayıldığında veya öldüğünde fizik vücudumuzun elektron devir sayısı ile nefsimizin elektron devir sayısı eşitlendiğinde , yani nefsimizin elektron devir sayısı iki kat arttığında, vücudumuzu terk eder. Berzah aleminde gezen nefsimiz, bu alemdeki ölmüş kişiler ile sanki gerçekte konuşuyormuş gibi konuşur, merdivenden yürüyerek çıkar, bu alemdeymişcesine davranır. Nefsimiz Berzah aleminin mahluku olduğu için duvar içinden geçemez, uçamaz vs. Ama nefsimiz rüyamızda bizim yaşadığımız dünyada yolculuk ediyor ise, sonsuz hızla hareket edebilir, uçabilir, duvarın içinden geçebilir.

Allah’ın (C.C) bir kanunu olarak her mahluk kendi aleminde o alemin fizik kurallarına göre hareket edebilirken, başka bir alemde sonsuz hızla hareket edebilir.

Eğer rüyada olduğunuzun farkına varabiliyorsanız, rüyanızda bu dünyada iseniz, rüyanızda nereye gitmek isterseniz kolaylıkla uçarak gidebilirsiniz, ancak, nefsiniz bu dünyadaki kişiler tarafından görülmeyecektir. Veliliğin (Allah dostu demektir) belli aşamalarından sonra bu işlemi yapabilirsiniz. Bu durumda fizik vücudunuzun aşağıda kaldığını, sizin yükseldiğinizi görebilirsiniz. Bu yolculuğu belli aşamalardan Allah’ın izni ile kolaylıkla yapabilirsiniz. İbrahim Hakkı Erzurimi Hazretleri, uzayda tayyı mekanla yolculuk yaptığını Marifetname’sinde yazmıştır.

Bir de daha büyük aşama kaydetmiş veliler, ruh tayyi mekanı ile bir başka yerde silüet olarak görünebilirler.

Daha ileri aşamada ise ki bunu çok üstün evliyalar yapabilir, mürşitlerin salah nurları, fizik vücutlarına örtü olur. Ruh, bu alemin varlığı olmadığı için, Emr aleminin varlığı olduğu için sonsuz hızla hareket edebilir.

Biz insanlar, tayyı mekan yapabilecek fıtratta yaratılmışız. Bunu siz de yapabilirsiniz. Bunun için öncelikle Allah’a (C.C) ölmeden ruhunuzu ulaştırmayı isteyerek ve bunun için vesileyi Allah’tan gerçek anlamda istemeniz gerekecek. Sonra Allah (C.C) size yardımcı olacaktır. Sadece gerçekten gönlünüzün derinliklerinde bunu istemeniz gerekiyor.

Allah (C.C) sizleri Cennet’ine kabul etsin. Bu yazılanları belki tasavvuf kitaplarında bile bulamayabilirsiniz. Ama internet sayesinde bu bilgiyi de öğrenmiş oldunuz. Kim bilir internette daha ne deryalar vardır? Belki nefsinizi nasıl tezkiye edeceğinizi de bulabilirsiniz. Araştırmaya devam edin. Ama öncelikle sadece bir istekte bulunun, canı gönülden Allah’a (C.C) ölmeden ulaşmayı dileyin.

Allah (C.C) sizlere tayyı mekanı yapabilmeyi, ya da yaparken farkında olmayı nasip eder inşAllah… Sizlerle bu bilgiyi paylaşmak istedim .

Alıntı


6 yorum

Kenan Demir · 25 Nisan 2020 18:33 tarihinde

Teşekkür ederiz güzel bir konu ve açıklayıcı bir makale.

Murat · 12 Şubat 2019 09:43 tarihinde

Yazılanların hepsi uydurma. Hayvanlar da rüya görüyorlar. Hiç bir insan evliya(!) sıfatlı normal insanlar da dahil, böyle güçlere kavuşamaz.
Miraç olayı bizim için delil olamaz (hz. Peygamberinşahsına ait bir durumdur)
Tayyi mekan yapsaydı onca ashap da kurtulsaydı düşmanın elinden mesela peygamber efendimizin kızı Zeynep Mekkeden kaçmaya/kaçırılmaya çalışılırken yaralanıp bir kaç yıl sonra da vefat ediyor, hz. Osman evini kuşatan hainlerden canını kurtaramıyor, 70 tana Kuran alimi ashap Biri Maunede şehit ediliyor, Bu insanlar tayyi mekan yapamadı da siz mi yapıyorsunuz? Allah hidayet versin
Bir Allahın kulu tayyi mekan yapsa da Eset kafirini öldürse olmaz mı? Keyif gezisi yapmanın kime ne faydası var!

    Ruhani · 18 Şubat 2019 21:06 tarihinde

    Bak şimdi Murat bu söylediklerin tamamen yanlış veya kasıtlı . Öncelikle uydurma kelimesini kullanman celalli bir yapıya sahip olduğun izlenimini veriyor. Ama bu konuda en kısa bir şekilde sana şunu söyleyebilirim. Tayyi mekan yapmak demek Rabbimin (c.c.) Adetullah’ını bozması anlamına gelmiyor. Yani Tayyi mekan yapan insan öyle bir hale gelebilmiş kişidir ki; köşeyi dönünce yukarıdan kafasına bir şey düşeceğini bilse yine de Adetullah’a karşı çıkmamak adına köşeyi dönecektir. Ayrıca Şanı büyük Peygamber efendimizin (s.a.v) o yüce Ashabından da tayyi mekan yapmış zevat pek çoktur. Bu işlere hem akıl erdirmek hemde isnat etmek benim gibi avam tabakasından insanlara pek düşmese de inanmak gerekmektedir. Bu söylediklerim de tüm ehli sünnet alimlerince kabul görmüş kitaplarda yazmaktadır.
    Daha detaylı bir şekilde anlatmak isterdim ama burada yazmak la olacak iş değil gibi duruyor.

    Omer · 05 Ağustos 2020 14:55 tarihinde

    Murat adlı kişi boş boş konuşma, Peygamber Efendimiz s.a.v rahmet peygamberi tek hurma ile 3 gün oruç tutmuş, Hatice annemizin önceki kocasından kalan zengin mirasını Allah yolunca harcamış efendimiz kendi nefsiz için Allahu teladan birşeymi istedi, o ümmeti için çabaladı. Kendisi mağaraya çekilip günlerce ibadet ile meşguldu kim bilecek tayyi mekan yapmadığını, Efendimiz s.a.v nice mücizeler göstermiş ne için inançsız kimseler hakikatı görsünde Allaha yönelsin diye, inanmamışlar kafir kalmışlar. Bulunduğu yerde kendisinden başka Alim olmadığını düşünen Musa A.s. peygambere Allahu teale Ledün ilmi bağışladığı Hızır a.s. ı işaret ediyor. bu olay Kuranı kerim de geçiyor araştır.
    Hazret-i Hızır (as): Benim yaptıklarıma sabretmeye senin gücün yetmez ya Musa! Bende, Allah`ın kendi ilminden bana verdiği öyle bir ilim var ki, sen onu bilemezsin. (Kehf Suresi) Allah Resulüm üzülür diye bir çok ilimi vermemiş olabilir. Efendimiz s.a.v okuma yazmayı vermedi sen neyden bahsediyorsun. Cebrail a.s. geldi oku dedi efendimiz okumayı bilmem dedi Peygamberliğinde Hz. Ali ilmin kapısı bende bahçesiyim diye işaret etti. Niye Peygamberlikten önce Allah ilim okuma yazma verse bu sefer kafirler vahiy olan ayetler için diyecek sen uyduruyon yazıyon demezler mi? öyle olmadığı halde çoğu zaman sihirbaz diye iftira attılar. Peygamber Hırkası giyen Abdulkadir Geylani hazretlerini araştır. Evliyaların efendisi diye tarif edilir. Bir çok alimler evliya kişiler gördüğünü öğrendiklerinin müsade edilen kısmını kitap yazmaya yetki alanlar eserlerinde anlatıyorlar. Rahmetli Mahmud Esad Coşan hocaefendi sohbetinde okuduğunu bilgiyi anlatmış.
    Hasan-ı Basri Hazretleri var, eski büyüklerimizden… Tabiin Devri’nin insanı. Bir de o devrin evliyası var, Habîbül-Acemî… Ma’lûm, Basra’da su çok. Bir taraftan bir tarafa geçmek için, kayıklara, gemilere ihtiyaç oluyormuş… İskelede bekliyor Hasan-ı Basri Hazretleri… Habibül-Acemî de gelmiş.

    “–Ne bekliyorsun burda?” demiş.

    “–Gemi gelsin de binelim, de gidelim!” demiş.

    “–Allah Allah!” demiş.” Sende yakin denilen kudret kuvvet yok mu?.. Allaha yakınlığın olduğu halde gemiye ne ihtiyacın var?..” demiş. “Bismillâh” deyip, suyun üzerinde yürüyüp geçmiş öbür tarafa…

    Tabii Hasan-ı Basrî Hazretleri büyük alim, ama duraklamış. Gemi gelmiş, geçmiş. Kitap sahibi diyor ki:

    “–Bunların hangisi efdal, hangisi daha büyük?..”

    “–Hasan-ı Basrî büyük!” diyor.

    Öteki yükselmiş, yakınlığa vasıl olmuş ama, beşerle ilgisi yok!..

    Linkte bir çok sesli sohbeti text olarak mevcut.
    http://www.esadcosankulliyati.com/arsiv/kitap/ozelsohbet/os49.html

Anonim · 26 Ocak 2019 23:49 tarihinde

Allah razı olsun, gözyaşı içinde yakinlik taleb ettiğim bi sırada denk geldim yazınıza. Ümidim kuvvetlendi.

    Aeris · 16 Nisan 2020 11:02 tarihinde

    Alıntı yazmışsınız, bu yazılanların kaynağı nedir diye merak ettik
    Selamlar…

Bir yanıt yazın

Avatar placeholder

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.