Cahil anne baba zulmeder, zalim olmasa bile…

Cahil anne baba zulmeder, zalim olmasa bile…

Eğitimci Yazar Sait Çamlıca’nın kendi bloğunda bizlerle paylaşmış olduğu güzel bir yazı.

Zulüm acı çektirmektir. Zalim, acı çektiren kişiye denmez mi? Kimin kime acı çektirdiği önemli değil. Siz birisine haksız bir muamelede bulunuyorsanız, hak etmediği acıları çektiriyor sanız bu tanımın içine girersiniz. Anne de olsanız, baba da.
İki yıl önce bir konferansımdan sonra duyarlı bir anne yanıma geldi. Anlattıklarıma katkı sağlayacağını düşündüğü notlarını bana verdi. Notlarını inceledim. Çok güzel bilgiler derlemişti. Notları okurken bir cümle çok dikkatimi çekti. “Zalim bir anne babanın evladın çektirdiği acı ile, cahil bir anne babanın evladını çektirdiği sıkıntılar arasında fark yoktur. Bu cümleyi okuyunca hemen yanına not düştüm; Evet! Cehalet zulümdür.”
(daha&helliip;)

Birbirinden değerli Atasözlerimiz

Birbirinden değerli atasözlerimizden bir demet

Hayatım boyunca hemen heryerde karşıma çıkan Atasözlerimizden bir demet sunmak istedim. İnternet üzerinde çok güzel bir şekilde alfabetik olarak sıralanmış güzel bir sitede bulduklarımın bir bölümünü burada paylaşıyorum.

» Baba ekmeği zindan ekmeği, koca ekmeği meydan ekmeği.
» Baba koruk yer, oğlunun dişi kamaşır.
» Baba mirası yanan mum gibidir.
» Baba oğula bağ bağışlamış, oğul babaya bir salkım üzüm vermemiş.
» Babadan mal kalır, kemal kalmaz.
» Baban bana öğüt verirken, ben inek gözünde kırk sinek saydım. (daha&helliip;)

Çocuklar gülerek, oynayarak büyürse, sonunda büyükler güler

Çocuklar gülerek, oynayarak büyürse, sonunda büyükler güler

Mail adresime gelen bu yazıyı önce uzun diyerek okumadım, ancak daha sonra boş bir vaktimde okudum ve gerçekten çok etkilendim. Belki bir hikaye belki de tamamen gerçek bir yazı bilemiyorum. Ancak ben de bir babayım ve tüm babaların okumasını şiddetle tavsiye ediyorum. Etkileyici ve düşündürücü bir yazı.

DOGAN CÜCELOĞLU’NDAN…..

ANAVATAN

Bir gün seminere başlamadan önce kısa boylu güler yüzlü birisi geldi, Hocam elinizi öpmek istiyorum, dedi. Ben el öptürmekten pek hoşlanmadığım için, yanaktan öpüşelim, dedim, öpüştük. Aramızda şöyle bir konuşma yer aldı:

– Hayrola, neden elimi öpmek istedin? (daha&helliip;)

Bir Babanın Evlatlarına Bırakmış Olduğu Vasiyet

Bir Babanın Evlatlarına Bırakmış Olduğu Vasiyet

Eski zamanlarda, atları çok seven ve aynı zamanda akıllı bir adam vardı. Bu adam günün birinde öldü. Ardında 19 cins at bıraktı. Adam vasiyetinde, atlarının yarısının oğluna, dörtte birinin sadaka olarak fakirlere, beşte birinin de uşağına verilmesini istiyordu.

Köyün yaşlıları işin içinden çıkamadılar. 19 atın yarısını adamın oğluna nasıl vereceklerdi? Oğula 9 at verseler, geriye kalan atı ikiye bölemeyeceklerine göre, bu vasiyeti nasıl yerine getireceklerdi? İki haftadan fazla bir zaman bu işin üzerine düşündüler, ama çıkar bir yol bulamadılar. Sonunda, komşu köyde yaşayan bilgenin yanına gidip ondan yardım istemeye karar verdiler. (daha&helliip;)

Mutlu Evliliğin Sırrı

   Mutlu Evliliğin Sırrı

   (Eşinizin içindeki küçük kızı düşünmek ve ona göre davranmak)

Bülent, avucunu açmış kendisine doğru elini uzatan adama ters ters baktı. Elli yaşlarında gösteren adam, görmeye alıştığı hırpani kıyafetli dilencilere benzemiyordu. Üzerindeki giysiler eski fakat temizdi. Eli yüzü temiz ve sağlıklı görünüyordu. “Sapa sağlam adam gidip çalışacağına dileniyor, belki benden daha zengindir” diye düşündü. Zaten canı çok sıkkındı, birde sinirlenmişti.

Alaycı bir ses tonuyla:
Ekmek parası mı istiyorsun? Diye sordu.
— Hayır çikolata parası lazım!  (daha&helliip;)

Algılama, keyif alma ve öncelikler üzerine yapılan bir sosyal deney

KemanAlgılama, keyif alma ve öncelikler üzerine yapılan bir sosyal deney

Metrodaki kemancı…

Soğuk bir Ocak sabahı, bir adam Washington DC’de bir metro istasyonunda, kemanla 45 dakika boyunca altı Bach eseri çalar. Bu süre içinde, çoğu işe yetişme telaşındaki yaklaşık bin kişi kemancının önünden geçip, gider.

Kemancı çalmaya başladıktan ancak üç dakika kadar sonra, ilk kez orta yaşlı bir adam kemancıyı fark edip, yavaşlar ve birkaç saniye sonra da gitmek zorunda olduğu yere yetişmek üzere yine hızla yoluna devam eder.
(daha&helliip;)

Bozuk Simit Paraları ile Cenneti Satın Almak

“Bozuk Simit Paraları ile Cenneti Satın Almak” isimli muhteşem bir hikaye

Biz bu çocuktan daha mı fakiriz?

Bozuk Simit paraları ile cenneti satın almak!
Günün son dersinin sonuna gelinmişti. Öğrenciler çıkmak için sabırsızlanıyordu. Defter ve kitaplarını çantalarına koydular. Zil çalar çalmaz, dışarı çıkmak için hazırdılar. Yalnız, Ali hazırlanmamıştı. Gecikmek için de elinden geleni yapıyordu. Nihayet zil çaldı.

Öğrenciler bir anda kapıya yöneldi. Ali, yerinden kalkmadı. Ağır ağır eşyasını topladı. Bir yandan göz ucuyla öğretmenine bakıyor, bir yandan da arkadaşlarının gitmesini bekliyordu.

Öğretmeni, onun bu halini fark etti:
– Hayrola Ali, dedi.
– Eve gitmeyecek misin?

Ali, son arkadaşının da çıktığını görünce cevap verdi:
(daha&helliip;)

O eski günler, hatıralar

O eski günler, hatıralar

Benim çocukluğumda annelerimiz çalışmazdı. Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım.
Hatta babanım bile anahtarı yoktu. Annem evimizin bir parçası gibiydi, hep evdeydi. Heryere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek bir yer yoktu ki.

En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı. Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani. Cafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık. Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya, zıplaya yürüyerek gelirdik. Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi. Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara koyar oyuna bile dalardık.
Annelerimiz bu durumu bildiklerinden kardeşlerimizle bizlere ekmek arası bir şeyler hazırlar gönderirdi.
Mahallemizdeki teyzeler annemiz gibiydi. Susayınca girer evlerine su içerdik. Ya da pencereden bir sürahi bir bardak uzatır, hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik. (daha&helliip;)

Sütten çıkmış ak kaşık!

Sütten çıkmış ak kaşık!

Hep biz haklı, hep biz masumuzdur!

Tüm dünya aleyhimize anlaşmış, üstümüze üstümüze geliyordur hep..

Ayağımıza taş dokunsa, elimize diken batsa, suçlu gayrımızdır!

Sınavdan başarısız mı olduk? Sorular zordu!

Sınıfı mı geçemedin? Ya da kötü not mu aldın? Kabahat hocanındır!

Bir tartışma, kavga mı var? Suçlu hep karşı taraftır!

(daha&helliip;)